Eski Alışkanlıklar

Eski Alışkanlıklar

“Yeni Şirket, Yeni Vizyon, Yeni Alışkanlıklar.”

 

ESKİ ALIŞKANLIKLAR...

 

“Yeni Şirket, Yeni Vizyon, Yeni Alışkanlıklar...”

Hepimiz profesyoneliz. Profesyonel yaşamın önemli gereklerinden bir tanesi, elbette çalıştığımız şirket ile ilke ve beklentilerin çakışması oranımız.

Bu çakışmanın oranı düştüğünde, yaşamımızdaki belki en önemli kararlardan bir tanesini veriyoruz.

“İş değiştiriyoruz...”

İş değiştirmek kolay mı ? Farklı bakış açılarında ve farklı durumlarda, farklı kişilerden farklı cevaplar alınabilecek bir konu.

Bizim incelemeye çalışacağımız iş değiştirme kararı ya da zorlukları değil. İş değiştirirken beraberinde değiştirmemiz gereken başka neler olduğu.

Her şirketin, her kurumun gerek yazılı olan gerekse yazılı olmayan kuralları vardır. Bu kurallar çeşitli kalıpları, ilişki ve davranış bütünlülüğünü yani şirket kültürünü oluşturur. Her çalışan şirketinin kültürünü çok iyi bilmek ve yansıtmak durumundadır. Aidiyet duygusu, bu kültüre olan bağlılık ile oluşur.

Ancak zaman zaman, bağlılık ile bağımlılık kavramlarını birbirine karıştırdığımız gibi, şirket değişimlerinde de eski kültüre olan bağımlılığımız devam edebildiğinden, yeni şirketimize eski alışkanlıklarımız ile birlikte gidiyoruz. Bu olası ve olağan bir konudur aslında. Eski alışkanlık diye adlandırdığımız kavramı tecrübe ile karıştırmamak gereklidir. Tecrübe yaşadıklarımızdan çıkardığımız analiz ve derslerdir. Alışkanlıklar ise şirketin kültürü çerçevesinde gelişen iş yapış şeklimizdir.

Neler alışkanlıklarımız olabilir ? İşte bu noktada özellikle davranış odaklı kavramlara odaklanmalıyız. Bu kalıpların içerisine, çalışanların birbirleriyle olan ilişkileri, işe gelip gidiş saatleri, iç müşteri memnuniyeti, yemek molalarındaki paylaşımlar, kazananlar ve kaybedenler kulüplerinin üyeleri gibi kalıplar girebilmektedir. İnsanlar birbiriyle eşit mi? Elbette değil. Bir şirketi oluşturan ise yine insanlardır. Her şirketin kültürü farklı olduğuna göre, her şirketteki davranış kalıplarıda değişken olmak durumundadır. Elbette şirketleri oluşturanların da insanlar olduğu bir gerçektir. Çalışanın şirketinde başarı sağlamasının önde gelen etkenlerinden bir tanesi, çalışanın ilkeleri ile kurumun ilkelerinin uyum gösterebilmesidir. Bu neden ile eğer çalışan yani insan, eski şirketindeki alışkanlık kalıplarına bağımlı kalırsa aşağıda belirteceğim durumlar ile karşı karşıya kalacaktır.

İlk inceleyeceğimiz durum çalışanın eski şirketinden edindiği davranış kalıplarını yeni şirketinde de sürdürmesi sonucunda kurum kültürü bakımından ortaya çıkabilecek olan çatışmalardır. Çalışan, yeni şirketine uyum sağlamakta zorlanacak ve hatta yeni şirketindeki diğer üyeler tarafından dışlanabilcektir. Özellikle işe ilk başlangıçta yaşanan bu durum, Yeni işe giren kişinin verdiği izlenimin diğerleri tarafından olumsuz bir şekilde algılanabilmesine neden olacaktır. Bir diğer yandan ise dışlanma olasılığına maruz kalan yeni çalışanın motivasyonu olumsuz yönde etkilenecektir.

İkinci durum ise yeni çalışanın eski işyerindeki kalıplara bağımlı kalmasında yaşayacağı bakış açısı körlüklerinin ortaya çıkarabileceği aidiyet duygusu problemleridir. Kişi eski şirketinin kalıplarına bağımlı kalmayı sürdürdüğünde yeni şirketini sahiplenme durumunu yani aidiyet duygusunu yaşayamayacaktır. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi aidiyet duygusu gelişmemiş bir çalışan kurumunu sahiplenemeyeceği için işine ve kurumuna katma değer katamayacak ve başarılı olamayacaktır. Yani bu durumda eski alışkanlıklar çalışanın yeni şirketindeki başarısını direkt olarak etkileyecektir.

Üçüncü durum ise çalışanın eski şirketine bağımlı kalıplarından süregelen iş yapış şekilleri ve konsantrasyonudur. Doğaldır ki yukarıda bahsettiğimiz gibi aidiyet duygusu hissetmeyen bir çalışan yeni işine konsantre olamayacağı gibi bir yandan da iş yapış tarzının yeni şirketine uyum sağlayamayabileceği durumu ortaya çıktığında kritik bir sürece girecektir.

Örnek olarak ele alınan bu durumların tamamında aslında geçmişe takılmak yani geçmişe bağımlı olmak yatmaktadır. Geçmişte çalıştığınız şirketinize ne yaşamışşanız yaşayın, ne yapmışşanız yapın, sonuçta geçmişte kaldı. Siz bu yazıyı okurken bile bu yazının yazıldığı an geçmişte kaldı. Bir daha asla o ana dönemzsiniz, o anı değiştiremezsiniz, o an ile ilgili herhangi bir değişime gidemezsiniz. Çünkü o geçmiştir. Bizim şu an yaşadığımız duygular veya yaşamlar aslında geçmişteki seçimlerimizin veya yaptıklarımızın bir sonucudur. Geçmişi unutmaktan bahsetmiyorum, geçmişimizi unutamayız. Ancak geçmişe bağımlı kalamayızda. Sürekli yaşanan reaktif tutum, geçmişe kalın halatlar ile bağlanıp kalmanın bir sonucudur ve kişiyi duygusal çöküntü ve özdeğer azalmasına götürür. Bu nedenle biz geçmişteki iş yaşamımıza bağımlı kalmaya yeni işimizde devam etmemeliyiz.

En baştada bahsettiğim gibi, geçmişle ilgili bir tek nokta yaşadıklarımızdan edindiğimiz tecrübeleri ve aldığımız dersleri, geleceğimizi yönetme adına farklı bakış açıları ile ele alabilmemiz ve yeni paradigmalar oluşturmalıyız.

Sonuç olarak, İnsan Kaynakları Yöneticileri, kurumun en değerli kaynağı olan “çalışanlar” üzerine bir de bu açıdan bakış açısı geliştirmeli ve bu yönden yeni çalışanlara yönlendirme yapmalıdır. Yönlendirmeler gerek oryantasyon programlarında gerekse çalışanın asli görevini devraldığı noktada devam etmeli ve yeni çalışanın performansının değerlendirilme sürecinde geçmişe olan bağımlılığıda göz önüne alınmalıdır.

Sevgiyle, Sevecenlikle kalın...

Kağan ÜNVER

18 Ağustos 2008

İlginizi Çekebilir